16 Temmuz 2008 Çarşamba

Fatsa, Ordu

Fatsa, Ordu ilinin bir ve Karadeniz Bölgesi'nin ikinci gelişmiş ilçesidir. Konumu itibariyle, Samsun'a 115 km uzaklıkta ve Karadeniz'in hemen kıyısındadır. Ordu ilçe merkezinin de 55 km kuzeyinde bulunmaktadır.(Karadeniz Sahil Yolu projesi kapsamında inşaa edilen Türkiye’nin en uzun karayolu tünelinin de bulunduğu Bolaman-Perşembe geçişi trafiğe açıldı. Bolaman tünelleri sayesinde, Ordu-Fatsa arasındaki ulaşım süresi bir saatten 20 dakikaya indi.)

Fındık üretiminin yaygın olması ile tanınan ilçe, bu özelliği ile Türkiye'nin dünyada en fazla organik üretim alanına sahip 30. ülke olmasına önemli derecede katkıda bulunmuştur.
Fatsa isminin, Satılmış Nahiyesi olarak kaydedildiği görülmüş, ancak Satılmış adı kısa bir süre sonra ortadan kalkıp, yerine tekrar Fatsa ismi kullanılmaya devam edilmiştir.
Fatsa coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca idari ve ticari bir merkez olmuştur. Özellikle ekonomisinin tarıma dayalı olması, bu özelliği kazandıran emellerden biridir. Ordu 2007 adrese dayali nüfus sayımı sonuçlarına göre Fatsa bölge nüfusu 68 bin 917´dir.96 bin 135 ise toplam nüfusudur
Tarihte Fanise, Phadsane, Pytane ve Facha olarak adlandırılan bölgelerde bulunmaktadır. Türkler tarafından kesin olarak 1380 yılında alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, ilçedeki ticaretin hareketli olması, imparatorluğun ekonomi bakımından ilerleme kaydetmesini sağlamıştı. İpekyolu'nun ilçeye yakın olması, Fatsa'ya uzunca bir süre parasal bakımdan kazanç sağlamıştır. Fakat, coğrafi keşifler sonucunda, bu yolun fazla işlev görmemesi nedeniyle, ekonomik hareketlilikte duraklamalar meydana gelmiştir.

1992'de kurulan Ordu Üniversitesi'ne bağlı Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi bu ilçede bulunmaktadır.

TARİHİ

Şehrin ilk çağ tarihi ile ilgili bilgiler yeteri kadar bulunmamaktadır. Tarihi eserlerinin tahribi, o dönemlere ait kaynak yetersizliği, arkeolojik araştırmalara yeteri kadar önem verilmemesi, şehir hakkında az bilgilere ulaşılmasına neden olmıştur.

M.Ö. 400 yılında Fatsa ve çevresinde Kolhlar, Driller, Halipler, Mossinoikler ve Tibarenler gibi Yunan asıllı olmayan yerli kabileler yaşamıştır. Döneme ait önemli buluntulara Yapraklı köyü mevkisinde Çıngırt Kaya ve çevresinde rastlanmıştır.
M.Ö. 675 yılından itibaren sırası ile Kimmerler, Persler, M.Ö. 547 yılında, Makedonyalı imparator Büyük İskender, M.Ö. 334 yılında, komutanları ise M.Ö. 312 - 208 yılları arasında, Fatsa ve çevresine hakim olmuştur. Fatsa'da ilk çağ dönemlerinden en dikkat çekeni ise Pontus devridir. Pontus, M.Ö. 280 - M.S. 263 yılları arasında Fatsa'da egemen olmuştur. Pont hakimiyeti dönemi, Side olarak anılan yörenin daha da güçlenmesine neden olmuştur.

Fatsa'nın tarih sahnesinde önemli bir yer alması M.S. 1. yüzyıl'da başlamıştır. Mitridatın ölümünden sonra II. Farnak, M.Ö. 65-42 yılları arasında Roma'ya bağlı bir krallık olan Pont Devleti'nin başına geçmiştir. II.Farnak, bugünkü Fatsa'nın bulunduğu yerde hükümdarlığını sürdürürken, Roma'nın iç karışıklıklarından faydalanarak hem bağımsızlığını kazanmak hem de idaresini genişletmek için çalışmış fakat başarılı olamamıştır. II.Farnak, Fatsa'nın eski hükümet binasının bulunduğu alandır. kızı Fanizan adına bir şato inşa ettirmiştir. Bu şatodan dolayı kasabaya Fanizan adı verilmiştir. Sonraki yüzyıllarda Fanise, Phadsane, Pytane ve Faça adları ile anılan kasaba son olarak Fatsa adını almıştır.

Pont Devletinin sınırları içerisinde Fatsa yer almaktaydı. Kasaba, Şarl Teksiye'de, Fatizan şatosu, vilayet yıllıklarında ise Vadisane olarak adlandırılmaktadır. II.Farnak'tan sonra bölgeye ayrı bir sülaleden gelen Polemen hükümdarlık yapmıştır. M.S. 63 yılında Pont devri , Roma İmparatorluğu tarafından ortadan kaldırılmış, M.S. 395 yılında ise bu topraklar Roma İmparatorluğu tarafından, Bizans İmparatorluğu'na devredilmiştir.M.S. 391 yılından itibaren Anadolu'ya giren Peçenek ve Kuman Türklerinin akınları sonucu, Fatsa'ya ilk Türkler giriş yapmıştır.

Türklerin Fatsa yöresine kesin olarak yerleşmeleri, 1071 Malazgirt Savaşı sonrası meydana gelen akınlar sonucu sağlamıştır. Danişmend Gazi'nin beylerinden Sevli Bey, Ladik yöresinden harekete geçerek kısa sürede; Samsun, Ünye, Fatsa ve Giresun bölgelerini fethedip, Trabzon'a kadar ilerlemeyi başarmıştır. Bu olaylardan sonra yerleşen oymaklar sayesinde Türkleşme ve İslamlaşma süreci başlamıştır. Bu oymaklardan en önemlisi Çepni'lerdir. Çepniler bu alt yapıyı sağladıktan sonra 1380 yılında Hacı Emiroğulları adlı bir Türk Beyliğinin hakimiyet dönemi başlamıştır. 1427-1428 yılları arasında Yörgüç Paşa'nın Canik seferi ile Fatsa, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içerisinde dahil edilmiştir. Hacı Emiroğulları dönemi Fatsa'daki Türk nüfusunun temelini oluşturmuştur.
13. ve 14. yüzyıllarda, kıyı kesiminde Ceneviz kolonilerinin etkileri görülmekteydi. Sahildeki tabya, Cenevizliler tarafından depo olarak kullanılmıştır. Bu zaman dilimi içerisinde Fatsa, Karadeniz'in önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Cenevizlilerin Karadeniz hakimiyetleri, II. Mehmet döneminde sona erdiği için Fatsa'yı bu dönem içerisinde terk etmişlerdir.. Fatsa'da Türk hakimiyeti dönemi 1380 yılında Hacı Emiroğulları beyliği ile, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise 1427-1428 yılları arasında başlamıştır.

Osmanlı Dönemi (1427-1922)

İdari Taksimat

Fatsa idari olarak Canik Sancağına bağlıydı. Osmanlı İmparatorluğu kayıtlarında Fatsa yöresinin adı "Satılmış - ı Mezid Bey" veya "Nahiye-i Satılmış-ı Ferid Bey" olarak geçmekteydi. 15. yüzyıl kayıtlarında Nahiye statüsündeki Satılmış, 16. ve 17. yüzyıl kayıtlarında ise kaza olarak geçmektedir. Yörede 15. yüzyıl'da tek bir kaza bulunurken 1642 yılında altı kaza ortaya çıkmıştır. Tapu defterine göre kazaların adları; Satılmış, Cevizderesi, Çöreği, Meydan, Sergis ve Keşdere idi. Katip Çelebi, bu kazalara Fatsa ve Vona bölgesinide eklemiştir. 1851 yılından 1856 yılına kadar kaza statüsünde olan Fatsa kasabası, 1869 yılından 1872 yılına kadar Ünye kazasına bağlı bir nahiye olmuştur. Kasaba 1878 yılında ise yeniden kaza yapılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (o zamanki adıyla Büyük Millet Meclisi) 30 Kasım 1920 tarihinde başlayan Ordu ve Giresun sancaklarının oluşumu hakkındaki kanun ile ilgili yapılan görüşmeler sonucunda 4 Aralık 1920 tarihinde Ordu ve Giresun sancakları kurulmuştur. Merkezi, Ordu olmak üzere Canik sancağına bağlı Fatsa ve Ünye kazalarının bağlanması ile Ordu sancağı kurulmuştur. Fatsa ve Ünye halkı bu karara karşı çıkmış, ayretten Ünye sancağı'nın kurulması yönünde tekliflerde bulunmuşlardır. Ancak bu teklifler reddedilmiştir. Böylelikle Fatsa, 4 Aralık 1920 tarihinde Ordu'ya bağlı bir kaza haline getirilmiştir.

Sosyal Yapı

Etniklik ayrım kriterleri, Osmanlı İmparatorluğu toplumunda din ve kültür olarak benimsendiği için Fatsa da toplum yapısı iki grup altında incelenmektedir. Bunlar; Müslümanlar ve Gayrımüslim'lerdir.

Müslümanlar

Malazgirt Savaşı'ndan sonra Türkler, kademeli bir şekilde Karadeniz Bölgesi'ne yerleşmeye başladı . Danişmend Gazi' nin beylerinden olan Sevli Bey tarafından yönetilen Türkmen akımları sonunda Orta Asya ve Azerbaycan yörelerinden getirilen Karlı ve Karaöylü oymağının bir bölümü de Fatsa'ya yerleşmiştir. Bununla birlikte Fatsa'daki Müslüman Türk nüfusunun esasını Çepniler oluşturmaktadır. Çepniler, kendilerine ait beylikler kurmuşlardır. Tacettinoğulları ve Hacı Emiroğulları sayesinde Canik bölgesi, Türk ve Müslüman kimliğine sahip olmuştur. 1427-1428 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'na dahil olan Fatsa'nın 15. ve 16. yüzyıllarında, Müslüman nüfus oranı %90 oranındaydı.

Gayrımüslimler

Fatsa'da Türk hakimiyetinden itibaren Hristiyan nüfusun genel nüfusa göre oranı çok düşüktü. Burada yaşayan Hristiyanların bir kısmı din değiştirmiş, bir kısmı da 20. yüzyılın başlarına kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Hristiyan nüfusun oranı 15. ve 16. yüzyılın tapu kayıtlarında, %2 oranını geçmemektedir. 18. yüzyılın sonlarından itibaren bölgeye başka yerlerden göç eden gayrımüslimler olmuştur. Bu göçlere rağmen yukarıdaki Müslüman nüfusla ilgili tabloya bakıldığı zaman, Müslüman harici nüfusun çok az olduğu görülür. Bölgede o dönemde iki tür gayrımüslim toplulukları baş göstermekteydi. Bunlar; Rumlar ve Ermeniler'di.

Kafkas Göçleri ve Balkan Mübadilleri (1864-1923)

Kafkas Muhacirleri

Kafkas muhacirlerinin bir bölümü.

19. yüzyıl'ın son çeyreğinde Kafkas muhacirleri, Rusya'nın baskısıyla Karadeniz Bölgesi'ne ,ağırlıklı olarak Trabzon eyaletine göç etmiştir. Yapılan araştırmalarda Çerkez göçmenlerinin 1864 yılında Canik sancağına kayıt edildiği tespit edilmiştir. İskan edilen Çerkez gruplarının bir kısmı Fatsa'ya yerleştirilmiş , 1870 ve 1871 tarihli, Trabzon Vilayet Salnamelerinde nüfusları 901 kişi olarak belirtilmiştir. 1 Temmuz 1878 tarihinde Canik sancağına göç etmiş çok sayıda Abaza göçmenlerinin bir bölümü Fatsa'ya bağlı Çokdeğirmen ve Nefs-i Meydan Abaza köylerine yerleştirilmişlerdir. 1878 yılından sonra hızla artan göçmen kitlesi 1880 ve 1887 tarihlerinde Fatsa'ya yerleştirilmiştir. Batum muhacirleri adı verilen bu göçmenlerin yerleştikleri yerler Fatsa Muhacir Tapu Sicil kayıt defterinden çıkartılmıştır.

Balkan Mübadilleri

Mübadillerin bir kısmı.

Lozan Antlaşması gereğince mübadele söz konusu olunca, Türkiye'deki Rum kökenli nüfus İstanbul hariç, Yunanistan'a , Yunanistan'daki Türk nüfusun ise Batı Trakya hariç, Türkiye'ye göç ve iskanları sağlanmıştır. Mübadil adı verilen bu göçmenlerin yerleştirildikleri yerler arasında Fatsa kazası da vardır. Fatsa'ya yerleştirilen mübadillerin sayısı 801 kişidir. Mübadillerden yaşayan kimse kalmamıştır. Onların soyundan gelip mübadele konusunda düzenli ve sağlıklı bilgi toplayan tek bir kişi vardır. Bu tek kişi ise Yusuf Bul'dur.

Mübadiller, 1923 senesinin Mayıs ayı içerisinde Selanik'in Serez Kazası'ndan hareketle Kavala Limanı'ndan Gül Cemal Vapuru ile İstanbul'a gelmişlerdir. İstanbul'daki Veli Ağa Çayırı'nda bir hafta dinlendikten sonra bir başka gemi ile Fatsa'ya gelmişlerdir. Fatsa'ya gelen hane sayısı 770'tir. Fakat bu haneler normal hane değil bir veya iki kişiden oluşan hanelerdir. Mübadiller geldiklerinde içlerinde 15 yaşını doldurmuş iki erkek ile 55 yaşının üzerinde ihtiyarlar ve özellikle kadın ve çocuklar vardı. Bu insanlar şehre uyum sağlayamamışlardır. Çünkü buğday ve tütün yetiştiriciliğine alışkın olan mübadiller, mısır ve kendir üretimine alışamamışlardır. Büyük bir bölümü Samsun'a gitmiş, burada yer bulamadıklarından Amasya ve Tokat'a göç etmişlerdir. Yolculukları sırasında eşkıyalar tarafından soyulmuşlardır. Perşembe Yaylası'ndan hareket ederek tekrar Fatsa'ya gelmişler, bu yol esnasında çiçek hastalığı ve veba hastalığına yakalanmışlardır. Bir süre sonra, bu mübadillerin beşte biri hayatını kaybetmiştir.

Fatsa'ya geldiklerinde ise iskan haklarını kaybettiklerini öğrenmişler, bunun yanında kendilerine ayrılan yerler talan olmuştur. Samsun'a gitmeyip Fatsa'da kalanlar ise (Ömer Hoca ve Horoz Osman) merkez mahallede çok iyi yerlerde ikamet etmişlerdir. 770 hanenin 60 tanesi şehre yerleşmiş, diğerleri ise yüksek köylere çıkmışlardır. Yerleştikleri köylerin adları ise: Kumru, Derbent (şimdiki adıyla Kaya Mahallesi), Yaylacık, Kiremitli, Çokdeğirmen, Kayabaşı , Alanköy ve Gebeksedir. Mübadiller, Rumların bıraktıkları el sanatlarını devam ettirmişlerdir. Mobilyacılık, kalaycılık, bakırcılık ve terzilik meslekleriyle uğraşmışlardır. Mübadillerin ancak %30'u Fatsa'da kalmıştır. Bunun nedeni ise toprağın yetersizliği ve nüfusun her geçen gün artması olmuştur.

FATSA COĞRAFYASI VE İKLİMİ

Orta Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Fatsa'nın, doğusunda Perşembe, batısında Ünye, güneyinde Korgan, Çamaş, Çatalpınar ve Kumru ilçeleri, kuzeyinde ise Karadeniz yer almaktadır.
Şehrin yüzölçümü, 552 km2'dir. Coğrafi bakımdan dağlık ve engebeli bir bölgede yer almaktadır. Rakım 10 metreden 550 metreye kadar çıkmaktadır. Kuzeyinde denize paralel olarak uzanan Canik Dağları, sahile kadar kademeli bir şekilde alçalmaktadır. İlçenin iki önemli akarsuyu olan Bolaman ve Elekçi derelerinin sahile yakın civarlarında düz araziler bulunmaktadır. İlçenin 10 km. güneydoğusunda bulunan Örencik köyünün sınırları içinde Gaga Gölü bulunmaktadır.

İlçe kısmen sahildeki alüvyon üzerinde, gerideki yamaçta yerleşmiş bulunmaktadır. Çevrede yapılan inşaat hafriyatlarından edinilen bilgiye göre yamaçtaki iskan bölgelerinde yer altı suyu mevcut değildir.

İlçenin düzlük kısımları ince kum ve killi zeminden oluşmuş olup, yer altı suyu çıkmaktadır Yamaçlarda ise üst tabaka 1,5 - 2 metreye kadar kil ve nebati örtü, taban ise çatlaklı mavi kalkerdir.

Dere ve dere yatakları çevresinde oluşan taban arazileri vasıflı, yani birinci ve üçüncü sınıf topraktan oluşmuştur. Vasıfsız tarım alanlarıda mevcuttur. Tarıma elverişli arazilerin % 80'inde fındık tarımı yapılmaktadır. Daha yüksek yamaçlarda ise ormanlık alanlar ortaya çıkmaktadır. Topoğrafyanın, kıyının gerisinde hemen yükselmesinden ve meyilinin fazla olmasından dolayı, ormanların yok edilerek tarım arazisine dönüştürülmesi olayına pek rastlanmamaktadır.
İlçede tipik Karadeniz iklimi hakim olup, yaz mevsimleri sıcak, kış mevsimleri ise ılık geçmektedir. Isı farkları oldukça azdır. Yaz mevsimlerinde bunaltıcı sıcaklar görülmez. Ukrayna tarafından gelen soğuklar, kışların orta seviyede karlı geçmesini sağlamaktadır.

GÖLKÖY, ORDU

Gölköy, Ordu ilinin bir ilçesidir.
Gölköy Ordu ilinin 3. büyük ilçesi olup merkez nüfusu 24.162'dir (2000 nüfus sayımına göre). Yüzölçümü 349 km²'dir.İlçe merkezi Ordu-Sivas karayolu üzerine kurulmuştur ve Ordu merkeze uzaklığı 63 km'dir. İlçe sınırları içerisinde iki doğal göl vardır: Ulugöl ve Gök Gölü. Ulugöl, 30.000 m²'lik alanıyla Ordu İlinin en büyük doğal gölü özelliğini taşır. Ulugöl İlçeye 15 km mesafede bulunurken, Gök Gölü ilçe merkezinde yer almaktadır.

Tarih

İlçe merkezi 17. yüzyıl ortalarına kadar Şıhman olarak bilinen köy yerinde kuruluyken bu yüzyıl içerisinde şimdiki yerleşim alanına taşınmıştır.
Gölköy, 1936 yılına kadar Ordu Merkez ilçesinin bağlı bir bucağıdır. 25 Haziran 1936 tarihinde ilçe statüsü verilmiştir. Belediye teşkilatı da aynı yılda kuruldu.

Bizans döneminde yapılmış ve Osmanlı dönemindede kullanılmış olan Habsamana Kalesi ile tarihi hamam ilçenin ziyarete değer yerlerinin başında gelmektedir. Son yıllarda Cihadiye Köyü ve Ulugöl başta olmak üzere ilçenin bir çok köyü doğal manzara meraklılarının akınına uğramaktadır.

Coğrafya

Orta Karadeniz'de yer alır. Ordu, kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Giresun, batısında Samsun, güneyinde Sivas ve Tokat illeri ile çevrilidir. Konumu 40-41 derece kuzey paralelleri, 37-38 derece doğu meridyenleri arasındadır. Orta ve Doğu Karadeniz bölümlerinde toprakları bulunan bir ildir. Yüzölçümü 5963 km² dir.

İklim

Ordu`da tipik bir Karadeniz iklimi hakimdir. Kışlar serin, yazlar ılık geçer. Yılın hemen hemen bütün aylarında yağış vardır. Genelde ılıman bir iklim yapısına sahip olmakla, coğrafi yapısı itibarıyla, deniz ve kara olmak üzere iki farklı iklim karakteri gösterir. Kıyıya paralel bir duvar gibi uzanan dağlarla sahil arasında geçiş iklimi görülür. Ölçümlere göre, ensoğuk ay, ocak-şubat aylarıdır. Bu aylarda en düşük sıcaklık sıfırın altına inmekte, 6-7 derece dolaylarında gerçekleşmektedir. İç bölgelerde ensoğuk ay Ocaktır. Bu ayda en düşük sıcaklık -7 dereceye kadar inmektedir.
Kıyı bölümünde en sıcak ay Temmuz, Ağustostur. Burada kıştan bahara bilhassa yaza geçiş yavaş bir şekilde meydana gelir. Sonbahar ılık olup kış ortasına kadar sürer. İç kısımlarda sıcaklık düşer. Ocak, Şubat ayları sıcaklıkları, kıyı şeridinde sıfırın altına düşmez. Yükseldikçe ısı azalır: Ulubey`de 1 -2 dereceye, Gölköy ve Mesudiye`de 4 dereceye, Aybastı ve çevresinde -8 dereceye kadar düşer.
Yağışlara gelince, kıyı şeridi en yağışlı kesimdir. Sonbaharda yağışlar daha fazladır. Temmuz ayında yağan yağmurlar, sağanak olduğu için, sel karakteri gösterir. Büyük akarsu yataklarından taşarak sahilde büyük hasara sebep olur.
Kar yağışı kıyılarda çok azdır ve kısa sürer. Ama iç kesimlerde kar yağışı hem yoğundur, hem de kış mevsimi uzun sürer.
Ordu`da en hakim rüzgar, güneyden esen lodostur. Meltem rüzgarları,yaz aylarında güney-doğu yönünde denizden karaya doğru, ikindiye kadar devam eder. İkindiden sonra aksi istikamette esmeye başlar ve gece boyunca sürer.
Bölgede ender de olsa, kıble, lodos, keşişleme isimleri verilen çok bir sıcak hava akımı meydana getiren rüzgarlarda eser. Yaz ortalarında estiklerinde fındık ürünü üzerinde büyük zararlar meydana getirirler.

GÜLYALI, ORDU

Gülyalı, Ordu ilinin bir ilçesidir. Eski adı Abulhayır 'dır. 1987 yılında ilçe haline geldikten sonra Gülyalı adını almıştır. Ordu ilinden Giresun istikametinde 8 nci km. dedir. Deniz kenarı,yeşillikler içinde güzel bir ilçedir. Nüfusu 1997 yılında 9100, 2002 yılında yaklaşık 10600 kişidir. Geçim kaynağı ağırlıklı olarak fındıkçılık ve balıkçılık olup yeni yeni süt ve besi hayvancılığı ile turizm yatırımları ön plana çıkmaktadır. Ordu ilinde mavi bayraklı plajlarına sahip nadir yerlerden biridir.

Nüfus

İlçenin nüfusu 2007 genel nüfus sayımına göre 8.165 dir. Bunun 3.660 ı ilçe merkezinde, 4.505 i ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır. Kestane Köyü, 1990 sayımına göre nüfusu 1334 olup, Gülyalı ilçesinin en kalabalık bir yerleşme bölgesidir.